KUREYS'IN ISTEKLERI VE TEKLIFLERI

KUREYS'IN ISTEKLERI VE TEKLIFLERI

Hamza'nin müslüman olusundan sonra Kureys artik Peygamber'e,
Hamza'nin koruyacagini düsünerek, direkt saldirilarda bulunamiyorlardi.
Bunun için Muhammed (s.a.v.)'e teklif götürmeye karar verdiler. O'na
"Sen, bildigin gibi kabilenin soylularindansin ve senin soyun sana serefli bir
konum sagliyor. Fakat sen halkina ciddi ve tehlikeli bir mesele getirdin,
bununla onlarin toplulugunu birbirinden ayiriyor, onlarin yasam tarzinin
saçma oldugunu söylüyor, dinlerini ve tanrilarini küçümsüyorsun ve onlarin
atalarina kafir diyorsun. Eger istedigin zenginlikse, mallarimizi birlestirir seni
aramizda en zengin kimse yapariz.. Eger istedigin serefse, seni liderimiz
yapariz ve senin sözünden hiç çikmayiz. Ve eger kral olmak istiyorsan seni
kral yeperiz. Eger sana musallat olan cinden ve hastaliktan kurtulamiyorsan
sana bir hekim buluruz ve iyilesene dek senin için tüm servetimizi harcariz.
Peygamber (s.a.v.), ayetlerle etkileyici bir cevap verdikten sonra okumasini
su sözlerle bitirdi:

"Gece, gündüz, günes ve ay O'nun ayetlerindendir. Siz günese de, aya da
secde etmeyin. Allah'a secde edin ki, bunlari kendisi yaratmistir. Eger O'na
ibadet edecekseniz."

Onlarin tek cevabi daha önce kaldiklari yerden devam etmeleriydi. Eger
onlarin tekliflerini kabul etmiyorsa, Allah'in elçisi olduguni ispatlayacak
birseyler göstermeliydi, o zaman mesele hallolurdu. "Rabbinden
çevremizdeki daglari kaldirmasini, topragi dümdüz yapmasini ve
ülkemizdeki daglari kaldirmasini, topragi dümdüz yapmasini ve ülkemizden
Suriye ve Irak gibi nehirler akitmasini iste... Veya bizin için bunlari
istemeyeceksen kendin için bir seyler iste. Allah'tan senin sözlerini
dogrulayip bizimkileri yalanlayacak bir melek indirmesini iste... ki senin
Allah katinda ne kadar degerli olduguni görelim." Peygamber onlara su
cevabi verdi: "Ben Allah'tan böyle seyler isteyecek degilim, çünkü O beni
uyarmam ve müjdelemem için gönderdi." Onu dinlemeyi reddederek söyle
dediler: " O zaman gökyüzünü parça parça üzerimize indir." Bunu su ayete
karsi söylüyorlardi: "Eger biz dilersek onlari yerin dibine geçirir, ya da
gökten üzerlerine parçalar düsürürüz." "Karar verecek olan Allah'tir, dilerse
yapar" diye cevap verdi Peygamber (s.a.v.).

KUREYS'IN ILERI GELENLERI

Peygambere tabi olanlar sürekli artiyordu. Fakat bunlarin hemen hepsi ya
köle ya azatli ya da Mekke disindaki Kureyslilerden olusuyordu.
Abdurrahman, Hamza ve Erkam istisna hepsi zayif idiler, bunlar da liderlik
vasfindan uzaktilar. Bu nedenle Peygamber (sav), içinde amcasi Ebu
Talib'in de bulundugu Kureys liderlerinden hiç olmazsa birkaçini kazanmak
istiyordu. Eger Ebu Cehil'in amcasi Velid'in destegini kazanirsa, davetini
daha kolay yapabilecekti. Bir Gün Peygamber (sav) Velid'le sohbete
dalmisken, Islam'a henüz girmis kör bir adam yanlarindan geçti;
Peygamberin (sav) sesini duyunca kendisine Kur'an'dan bir parça
okumasini rica etti. O da biraz sabirli olmasini istedi. Adam israr edince
Peygamber (sav) hiddetlendi ve ondan yüzünü çevirdi. Sohbeti yarim
kalmisti. Fakat bunun bir kaybi yoktu, çünkü Velid mesaja tamamen
kapaliydi.

O anda vahiy geldi."Surat asti ve yüz çevirdi;kendisine o kör geldi
diye."

Kisa süre sonra Velid "Ben Kureys'in en üstünü oldugum halde bana
gelmiyor da Muhammed'e mi vahiy geliyor?" diyerek kendini begenmisligini
ortaya koyuyordu. Ebu Cehil de ondan geri kalmiyordu: "Biz, Abdu Menaf
ogullari ile aramizda seref konusunda yaris ederiz.Simdi onlar ' Bizim
adamlarimizdan biri Peygamber'dir. Ona gökten vahiy geliyor.' diyorlar. Biz
onun bir esini ne zaman elde edecegiz.Tanri'ya andolsun ki biz ona
inanmayacagiz." diyordu.

Digerleri de Ebu Cehil kadar olmasa da ayni seyi düsünüyorlardi.Hepsi de
degisik derecelerde vahyin diline ve üslûbuna duyarliydilar.Fakat anlamina
gelince babalarinin hiçbirsey kazanmadigini ve onlarin tüm çabalarinin bosa
gittigini vurgulayan âyetlere gönüllerini kapatmislardi: "Bu dünya hayati,
yalnizca bir oyun ve (eglence türünden) 'tutkulu bir
oyalanmadir.'Gerçekte ahiret yurdu ise, asil hayt odur.Bir
bilselerdi."(Ankebut:34).

KORKU VE ÜMIT

Elbette gençlerin ve zayiflarin hepsi ilahi daveti hemen kabul etmemisti;
fakat hiç olmazsa küçük yasamlarini bir klarnetin notalari gibi bölen davet
ve vaazlarin önem ve siddetine karsi kulaklarini tikamalarina neden olacak
kendini begenmislikleri yoktu.Osman'in çölde duydugu:"Ey uykudakiler,
uyanin" sesi vahyin kendisiydi.ve daveti kabul edenler uykudan
uyanmislardi.

Kafirlerin tutumu su sözlerle ifade edilebilir:"Bu dünya hayatimizdan
baskasi yoktur.Ve bizler diriltilecek de degiliz."(en'am:29)Bu sözlere
ilahi cevap da suydu:"Biz gögü, yeri ve ikisi ikisi arasindakileri oyun
olsun diye yaratmadik."(Enbiya:16;Duhan:38) "Bizim bos bir amaç
ugruna yarattigimizi ve sizin gerçekten bize döndürülüp
getirilmeyeceginizi mi sanmistiniz?"(Mü'minûn:115)Bu ayetlerse henüz
küfrün yerlesmedigi kimselerde etkisini gösteriyorduve bunda emirleri
getiren elçinin etkisi çok büyüktü.

"Süphesiz:'Bizim Rabbimiz Allah'tir.'deyip dosdogru bir istikamet
tutturanlar (yok mu) onlarin üzerlerine melekler iner (ve der
ki):'Korkmayin ve hüzne kapilmayin,size vadolunan cennetle
sevinin.Biz dünya hayatinda da ahirette de sizin velileriniziz..Orda
nefislerinizin arzuladigi hersey sizindir ve istemekte oldugunuz hersey
de sizindir.Çok bagislayan, çok esirgeyen (Allah)'tan bir agirlanma
olarak"(Fussilet:30-32)

Benzer bir ayet:
"Bu mu daha hayirli, yoksa takva sahiplerine vadedilen cennet mi? Ki
onlar için bir mükafat ve son duraktir.Içinde ebedi kalicilar olarak,
orada her istedikleri onlarindir, bu rabbinin üzerinde istenen bir
va'didir."(Furkan:15-16)

Gerçek Mü'minler "Bizimle Karsilasmayi umanlar"diye tanimlanmistir.Oysa
kâfirler:"Bizimle karsilasmayi ummayanlar,dünya hayatina razi olanlar
ve bununla tatmin olanlar ve bizim ayetlerimizden habersiz(gafil)
olanlar."dir. Mü'min'in tutumu, her konuda kafirinkinin aksi olmalidir.
Hakk'a uyanik olmak sadece ümitlerin bu dünyadan Ahirete çevrilmesi
degil, Dünyada her tarafa serpilmis olan ayetlerden ders almasidir:

"Gökte burçlari kilan, onlariniçinde bir aydinlik ve nurlu bir ay
vareden (Allah) ne yücedir.O gece ile gündüzü birbiri ardinca
kilandir;ögüt alip düsünmek ya da sükretmek isteyenler
için."(Furkan:61-62)

Kureys liderleri küstahça peygamberlerden bu ayetleri (isaret ve mucizeleri)
göstermesini istediler.Gökten onu destekleyen bir melegin gelmesini veya
onun göge yükselmesini istiyorlardi. Ve bir gün dolunayin aydinlattigi bir
gecede, bir grup kâfir gelerek, eger gerçekten Allah'in Resûlü ise Ay'i ikiye
bölmesini istediler. Mü'min ve kararsizlari da  içeren büyük topluluk, Ay'i
ikiye ayrilmis görünce büyük bir saskinlik yasadilar. Peygamber(sav) "Iste
sahit olun." dedi. Bu mucizeyi asil isteyenler inkar ettiler ve bunun büyü
oldugunu söylediler. Diger taraftan inananlar sevindi, kararsizlarin bazilari
iman etti, bazilari da imana yaklasti.

"Kendileri bakmiyorlar mi o deveye, nasil yaratildi? Göge nasil
yükseltildi? Daglara; nasil oturtulup-kuruldu? Yere; nasil yayilip
dösendi?"(Gasiye:17-20)

Inananlardan beklenen korku ve ümidin her ikisi de Allah'a götüren
davranislardir. Allah'a sükrün belirtisi olarak söylenen "Hamd alemlerin
Rabbi olan Allah'adir." sözü ayni zamanda korku da tasir. "Rahman ve
Rahim olan Allah'in adiyla" sözü insani ümitle ayni yöne yöneltir. Bu, en
belirgin sekilde Fatiha sûresinde yer almistir : "Hamd, alemlerin Rabbi,
Rahman, Rahim ve din gününün maliki olan Allah'adir.Biz yalnizca
sana ibadet eder ve yalnizca Senden yardim dileriz.Bizi dosdogru yola
ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba ugrayanlarin ve
sapiklarinkine degil..." Kur'an'in son sürelerinden Ihlas suresi de Islam
ögretisinin en güzel ve tam ifadesini yazan bir sûredir.

"De ki: O Allah birdir. Allah Samed'dir. O dogurmamis ve
dogrulmamistir.Ve hiç birsey O'nun dengi degildir."(Ihlas Sûresi)

ES-SAA (KIYAMET)

Kafirlerin siki sik öne sürdügü seylerden biri de, eger Allah gerçekten vahiy
gönderdiyse bir melek göndermeliydi fikri idi. Buna karsi Kur'an'in cevabi
suydu:
"Eger yeryüzünde (insan degil de) tatmin bulmus yürüyen melekler
olsaydi, biz de onlara göklerden elçi olarak elbette melek
gönderirdik."(Isra:95)

Cebrail'in zaman zaman yeryüzüne inmesi onu Kur'anî anlamda elçi
yapmiyordu. Elçi olabilmek için, mesaj getirilen insanlar arasinda yeryüzüne
yerlesmek gerekliydi. Kur'an söyle diyordu:
"Bize kavusmayi ummayanlar dediler ki: 'Bize meleklerin indirilmesi
ya da Rabbimizi bir görmemiz gerekmez miydi? 'Andolsun onlar kendi
nefislerinde büyüklüge kapildilar ve büyük bir azginlikla bas
kaldirdilar. Melekleri görecekleri gün, suçlu günahkârlara bir müjde
yoktur. Ve ogün (melekler onlara) derler ki:'(Size sevinçli haber)
yasaktir,yasak.' "(Furkan:21-22)

Bu yasaklama, onlarin dünya ile ahiret arasina bir perde çekilmesi için
yalvarmalarina, ama kibir içinde yalvarmalarina karsiliktir. Sema ile direkt
baglantiya geçildiginde ve dünya yerle bir olup zaman ve mekan
anlamsizlastiginda ebedi son gelmis olacaktir. "Insanlarin, her yana dagilmis
'pervaneler gibi olacaklari gün ve daglarin da etrafa saçilmis' renkli yünler
gibi olacaklari gün"   ve çocuklarin saçlarini agartan gün.", "Gerçekten
Rabb'inin katinda bir gün, sizin saymakta olduklarinizdan bin yil gibidir."

Kiyameti beklemek, muhakemeyi beklemektir. Kur'an, dogruyu yanlistan
ayiran bir vahiy kitabidir. Çünkü vahiy ezeli ebedi olanin fani iolanda
görünmesidir.ve bu nihai muhakemeye öncülük eder. Bu muhakeme
sonucunda Cennet'le Cehennem açikça görülür. Iyilik ve kötülügün izleri
artik ortaya çikmistir. Peygamberin(sav) dogru yola çagirmasi kendisine
karsi koyanlarin sapikligini tespit ettigi gibi, kendisine tabi olanlari da
mükemmellik derecesine ulastirir.

Bu konuda birçok ayet indirilmistir:
"Andolsun, biz bu Kur'an'da çesitli açiklamalar yaptik, ögüt alisverisi
düsünsünler diye.Oysa bu, onlarin daha da uzklasmalarindan
baskasini getirmiyor."(Isra:41)
"Biz onlari korkutmayiz.Fakat (bu) onlarda büyük bir azginliktan
baska birsey artirmiyor."(Isra:60)

ÜÇ SORU

Kureysliler toplandikleri her seferde, kendilerince en büyük problem
telakki ettikleri konu hakkinda mutlaka konusurlardi.Bu defa da
Yesrib'deki Yahudi Alimlerine danismaya karar verdiler."Onlara
Muhammed'den bahsedin , onu tarif edin ve söylediklerini iletin ;Çünkü
onlar ilk kutsal kitaba inaniyorlar ve mutlaka peygamberler hakkinda
bilgileri vardir, bizim se hiçbir bilgimiz yok" dediler.Yahudi alimleri su
cevabi verdi"Ona bizim söyleyecegimiz 3 soru sorun.Eger bunlara cevap
verebilirse, o Allah'in peygamberidir, fakat cevap veremezse yalanci ve
sahtekârdir  .Ona eski günlerde ülkesini terk eden genç adamlari, onlara ne
oldugunu ve ilginç hayat hikayelerini sorun. Yeryüzünün ötesine, dogusuna
ve batisina ulasan uzak yollarin yolcusundan haber vermesini isteyin.Bir de
Ruh'u, onun ne oldugunu sorun.Eger size bunlari söylerse ona uyun, çünkü
o bir peygamberdir."

Elçiler gelince Kureys liderleri bu 3 soruyu sordu. Peygamber(sav) de
"Yarin size bunlarin cevabini verecegim." dedi, fakat "Insaalah" demeyi
unuttu. Ertesi gün Kureysliler cevap için geldiginde onlari geri gönderdi. O
günden itibaren onbes gün boyunca hiçbir vahiy gelmedi.Cebrail de hiç
yanina ugramadi. Mekkeliler onunla alay ettiler, o ise bu sözler için
bekledigi yardimi alamadigi için üzülüyordu. En sonunda Cebrail, onu teselli
eden ve 3 soruya da cevap veren vahyi getirdi. Bu uzun bekleyisin sebebi
su ayetlerle açiklaniyordu: "Hiç bir sey hakkinda 'Ben bunu yarin mutlaka
yapacagim.' deme.Ancak: 'Allah dilerse'(yapacagim de)."

Vahyin bu gecikisi peygamberi üzmesine ragmen mü'minlere güç
kazandirmistir. Her ne kadar kâfirler bu gecikmeden sonuç çikarmayi
reddettilerse de, kafalarinda süphe olan birçok Kureys'li için bu, vahyin
Peygamber tarafindan uydurulmadigina, bilakis Allah'tan geldigine delil idi.
Eger Muhammed (sav) daha önceki vahiyleri uydurdu ise, bu alay edilme
ve üzüntüye ragmen bu kez vahyi geciktirmesi anlamsiz degil miydi?

Inananlar herzaman oldugu gibi vahyin kendisinden güç aliyorlardi.
Kureysliler, eski günlerde ülkesini terkeden gençlerin hikayesini
sorduklarinda _bu hikâyeyi o zamana kadar Mekke'de hiç kimse
duymamisti_bu hikayenin o anki durumlariyla ilgili oldugunu, inananlarin
yüceligini ve inanmayanlarin kötülügünü anlattigini bilmiyorlardi. Efes'li
uyuyanlarin hikayesi söyle anlatilir : Milattan sonra III.yy.in ortalarinda halki
putperestlige sapmis olan bir grup genç Allah'a imani muhafaza ediyorlardi,
halk da onlari bu yüzden cezalandiriyordu. Bu eziyetlerden kaçmak için bir
magazaya sigindilar ve orada 300 yil kadar uyudular.

Yahudilerin o zamana dek bildiklerinden baska Kur'an-i Kerim'deki kissa
hiçbir insanin görmedigi ayrintilardan da bahseder.Örnegin, uyuyanlarin
uyandiktan sonra yüzyillar boyu uyuduklarini nasil farkettiklerini ve
köpeklerin ön ayaklarini kapinin esigine nasil uzatarak yattigini anlatir.

Ikinci soruya gelince, bu büyük yolcu Zü'l-Karneyn'dir. Vahiy onun doguya
ve batiya yaptigi yolculugu anlatir ve sorulandan fazlasina cevap vererek
3.yolculuktan bahseder. Zü'l-Karneyn iki dagin arasinda yasayan bir
topluluga rastlar ve o topluluk Zü'l-Karneyn'e kendilerini Yecüc, Mecüc ve
cinlerden koruyacak bir duvar yapmasi için yalvarirlar.Allah da ona cinleri
ve kötü ruhlari bir yere toplama gücü verir. O belirli günde, bu kötü ruhlar
yeryüzünde büyük karisikliklara sebep olacaklardir. Onlarin ortaya çikisi,
Kiyamet saatinden önce olacaktir ve vaktin yaklastigini gösteren
isaretlerden biri olacaktir.

Üçüncü soruya cevap olarak Vahiy, insanin aklî kapasitesinin ruhu
kavarmaya yetmeyecegini söyler: "Sana ruhtan sorarlar, de ki:'Ruh,
Rabbimin emrindedir, size ilimden yalnizca az birsey verilmistir.'
"(Isra:85)

Yahudiler, Peygamberin(sav) sorulara verdigi cevaplari ilgiyle karsiladilar
ve son cümledeki "ilmden az verilmistir" ibaresinin yahudileri mi yoksa
Araplari mi kasdettigini sordular.Peygamber:"Her ikisini de" cevabini
verince kendilerinin her türlü konuda bilgi sahibi oldugunu söyleyerek karsi
çiktilar.Çünkü onlar ,Kur'n'in da tasdik ettigi gibi herseyi ayri ayri
açiklayan(En'am:154) bir kitap olan Tevrat'i okuyorlardi.Peygamber
onlara söyle dedi: "Sizin bildikleriniz Allah'in ilmi yaninda çok azdir.Fakat
yine de eger uygulasaniz bildikleriniz size yeter."Bundan sonra su ayet nazil
oldu:"Eger yeryüzündeki agaçlarin tümü kalem ve deniz de -onun ardina
yedi deniz eklenerek -(mürekkep) olsa, yine de Allah'in kelimeleri
yazmakla tükenmez."(Lokman:27)

Kureys liderleri yahudi alimlerini sözüne uymadilar,Yahudi alimleri de tüm
sorulara cevap vermesine ragmen onu kabul etmediler.Fakat bu cevaplar
baskalarinin Islâm'i kabûl etmesine neden oldu.Peygamberin taraftarlari
arttikça düsmanlari yasam tarzlarinin tehlikeye girdigini daha çok anliyor ve
kabilelerindeki müslümanlara iskenceler yapiyor, onlari dövüyor, aç ve
susuz birakiyorlardi.

Iskence yapanlarin en acimasizi Ebû Cehîl'di Eger yeni dine giren kisinin
kendisini koruyacak güçte bir ailesi varsa ona iskence edemiyor fakat
hakaret ediyirdu. Zayif kimselere iskence ediyor, diger kabileleri de buna
tesvik ediyordu.Kabilesindeki Yasîr,Sümeyye ve ogulleri Ammar'a (ra)
inkence edilmesine ve bunun sonucunda Sümeyye'nin ölümüne o sebep
oldu.Diger kabiledekiler onlar kadar dayanikli olamadilar. Içlerinden
gelmese de " Lat ve Uzza da Allah gibi sizin tanrilariniz degil mi? diye
soruldugunda "Evet" diyorlardi.Bu insanlar artik Islâm'i açikça
yasayamiyorlar, çogu gizli olarak bile yasayamiyordu.
Peygamber(sav),kendisi iskenceden kurtulabildigi halde, diger mü'minlerin
sürekli iskence çektiklerini görünce onlara söyle dedi:"Eger Habesistan'a
giderseniz, orada hiç kimseye haksizlik adaletsizlik yapmayan bir kral
bulacaksiniz.Orada dine simsiki bagli bir yasam vardir.Allah size
çektiklerinizden bir kurtulus yolu gösterene dek orada kalan kalin."Bunun
üzerinebir grup mü'min Habesistan'a gitmek üzere yola koyuldu. Bu,
Islâm'daki ilk hicret idi.


 
begen
 
 
16 ziyaretçi burdaydı! teşekkürler
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol